Yağmur öfkeliydi. Sokakta çalıştığı için ya da babaları paraları ellerinden aldığı için değil resimleri paramparça olduğu için öfkeliydi. Kalbi de paramparça olmuştu. Yırtılan her kâğıt parçasında kalbine bir ateş düşmüştü. Bir şey söylemek isteyip söyleyememek çok zordu. Aslı da bu durumun zorluğunu yaşıyordu. Babasına ara sıra karşılık verse de ne parasını ondan koruyabiliyor ne de resimlerin yırtılmasına engel olabiliyordu. Aslı, babasının gözden kaybolduğunu görünce Yağmur'a sarıldı. Sonra da onu ağır adımlarla eve götürdü. Sokaktaki ikinci günleri de bir trajedi ile sonlanmıştı. İki gündür soğukta çalışıyorlardı. Sonra şansları yaver gidiyor, bir şekilde tüm mendillerini satıyorlardı. Ancak sonucunda bir kötülük gelip ellerinden tüm paralarını alıyordu. Kötülük denen şey insanın yakasını hiç mi bırakmazdı? Yağmur'un resim yapması neden yasaklanmıştı? Rüzgâr hep böyle sert mi eserdi? Evleri neden hep soğuktu? Ejderhanın pişman olması için ne yapmaları gerekiyordu? Tüm bu cevapsız sorular eşliğinde iki küçük çocuk eve gitti. Onları kötülüğe maruz kalmış başka bir iyi kalp karşıladı. Kızlarına sımsıkı sarılan anne, bir anlık da olsa onları dünyanın kötülüğünden koruyordu. Bir insan en çok annesinin sarılışı ile tüm kötülükleri yenebilirdi. Sahi ejderhanın da bir annesi var mıydı?