Kültür tarihinin bir kurgusu olan "uygun mesafe" hakkında bir kitap bu. Tarihsel ortamı, otuz yıllık bir savaş dönemi olan 1914 ile 1945 arası. 1918'deki yenilgi sonrası Alman kültüründe yaşanan travmayı tasvir ediyor: Wilhelm İmparatorluğu'nun aşina ufukları kaybolup gitmiştir. Otorite sisteminin çözülmesinin ardından, insanlar modernlikle yaşanan dolaysız karşılaşmayı dondurucu bir şok gibi deneyimlemektedir. Buna tepki olarak da sanayileşmiş sivil toplumun soğukluğunun yerine sıcak bir cemaat / topluluk ideali geçmektedir.
Felsefi antropolog Helmuth Plessner, ölümcül siyasi sonuçlar doğuran bu cemaat tapınması durumuna, soğukluğu savunan bir manifesto niteliğindeki Cemaatin Sınırları kitabıyla müdahale eder. Plessner'in manifestosu bugün bizi komüniteryanizm tartışmalarında su yüzüne çıkan sorunlarla tekinsiz bir biçimde bağıntılı olduğu için ilgilendiriyor. Ortakyaşarlığa dayalı bir yoldaşlık olarak cemaat fikrinin karşısına cennetvari özellikler taşımayan bir toplum fikri çıkartır Plessner. Basbayağı yabancılardan oluşan açık bir sistemdir bu. İnsanların bu toplumun yasalarına göre iş görebilmeleri için "kendilerini hâlâ sıcak tuttukları" güven alanlarıyla aralarına mesafe koymaları gerekir.
Soğuk Temas, "insan doğası gereği yapaydır" şeklindeki antropolojik ilkenin ilginç boyutlarını inceliyor. Bu ilkenin tarihsel arka planını, hem Nietzscheci estetizmle bağını hem de Brecht'ten Kracauer ve Benjamin'e sol, Carl Schmitt'ten Jünger'e sağ cenahta Avrupa avangardının beyanlarıyla arasındaki yakınlığı yeniden inşa ediyor. Bizi onca zaman büyüsü altında tutan bir felaket devrinden, bütün acayipliğiyle bu çekirdeği tarif ettikten sonra daha kolay kurtulabileceğimizi düşünüyor Lethen.