Neoliberalizmin hüküm sürdüğü çağımızda sol, çoktan rafa kaldırılmış nostaljik anıların etiketi hâline dönüşmüştür. Günümüz siyasetinde "ideolojilerin sonu"nun geldiğini, sol ve sağ ayrımının belirsizleştiğini hatta ve solun tamamen ortadan kalktığını savunanlar vardır. Çünkü sosyal demokrat partiler küreselleşme sürecine uyum sağlama çabaları sonucunda sağ siyasetçilerle neredeyse aynı dili konuşur hâle gelmiştir.
Bu çalışmada "Sol düşüncenin ve eylemin tarihsel süreç içinde değişmeden kalan unsurları var mı?" sorusunun yanıtı aranmaktadır. Aynı zamanda solun yok olmadığı, kapitalizmin aldığı çok merkezli ve dağınık iktidar biçimine uyumlu örgütsüz kitlesel tepkiler şeklinde canlanmaya, muhalif düşünce ve siyasi hareket hâline yani Küreselleşme Karşıtı Hareketlere dönüşmeye çalıştığı savunulmaktadır. Diğer yandan da Türkiye'de solun, bu değişim sürecinin gerisinde kaldığı, seçim döneminde televizyon haberlerinde nasıl temsil edildiğini inceleyen niteliksel araştırma bulgularına dayanılarak anlatılmaktadır.
Sosyal demokrat partilerin ve kısır kadroların içine hapsolmuş sol düşünce ve eylem, sivil topluma sarılarak mı düşmekten kurtulabilir?