İktisat politikalarının önemi, kapsamı ve etkileri günden güne artmaktadır. Demokratik ülkelerde seçimle işbaşına gelen hükümetler ve yetkili organları, yüzlerce plan ve projeyi adeta kılı kırk yarıp ve olası etkileri hesapladıktan sonra, ancak uygulamaya koyabilmektedirler. Pandemi dolayısıyla yaklaşık son iki yıldır, sosyal devlet ilkesinin daha bir anlam kazandığı açıktır. 24 Ekim 1929 tarihindeki Büyük Buhran'dan bu zamana kadar, tüm dünyayı bu denli derinden etkisine alan böyle bir kriz görülmedi. İster gelişmiş isterse de gelişmekte olsun, tüm ülke yönetimleri tarafından öncelikle özel sektörde faaliyet gösteren firmalara, piyasada yüzmelerini sağlamak için milyarlarca dolar aktarım yapıldı. Vergileri varsa diğer yükümlülükleri faizsiz olmak kaydıyla ileriki dönemlere ötelendi. Bununla da yetinilmeyerek hane halklarına ayırım gözetmeksizin, açıktan ve karşılıksız maddi destek sağlandı. Günün sonunda, bireylere ve firmalara yapan karşılıksız maddi yardımların beklentileri karşılamadığı, atılan taşın kurbağaları ürkütmediğinin ipuçları, ABD ve AB ülkelerinde görülen yüksek enflasyon oranlarıyla gün yüzüne çıktı. Pandeminin ve sonrasında Alfa, Beta, Delta, Omicron gibi benzeri virüslerin arkasının geleceğinin küresel kamuoyunda sıklıkla dile getirilmesi göz önüne alındığında, ekonomi politikalarının adeta yeniden yazılması gerekliliği de tartışılmaya başlandı. İçinde yaşadığımız yüzyılın kalan kısmına, yeni iktisat politikaları kararları ve uygulamalarının gündeme gelmesi damga vuracaktır.