İslam Medeniyeti, "arayanların" ve "bulanların" başarı hikâyelerini kulağımıza fısıldar. Oluşturulmaya çalışılan menfi algıların aksine, İslam Medeniyeti sürekli kendi çağının ötesine güçlü bir bakış fırlatmıştır. En zor zamanlarda, Moğol vahşeti, zulmü ve yıkımı gibi en karanlık dönemlerde bile bağrında nice âlimler, mucitler, kâşifler ve bilginler yetiştirmiştir. Müslüman coğrafyalar üzerinde, işgal ve savaşın yıkıcı tahribatının eksiltilmemesinin açık sebebi de budur. Acı, gözyaşı ve kan ile bitap düşmüş altın zihinler; düşünmesinler, üretmesinler, tefekkür etmesinler!
Gerçek hayatın doğal fıtratından çekip alınarak esir edilen ruhlara, sanal ağların dünyasından sahte bir sosyallik sunan bu mecraya "Sosyal Medya" denilmesi dikkat edilmesi gereken bir trajedidir. "İnternet" ve "Sosyal Medya" olgusuna Müslümanca bir yaklaşımın nasıl olması gerektiğini ortaya koymaya çalışan bu kitabın girişinde, kavram tasavvuru üzerinde durulması, bilinçli bir tercihtir. Çağı ve zamanı kuşatan bu olgulara tanımlama yapılırken bile gösterilecek yaklaşım, meselenin hakikati ile ilgili de bizlere önemli ipuçları sunacaktır.