Toplum olarak adlandırılan sosyal gerçeklik insanın, yaşadığı doğal ve fiziki çevresiyle baş edebilme çabalarının neticesinde doğmuştur. Uzun yıllar öncesinde insanlar ,kendi çabaları ile başaramadıkları işlerin üstesinden gelebilmek için, öteki insanlarla dayanışma içinde olmanın ve onlarla güç birliği yapmanın bir mecburiyet olduğunu fark etmişlerdir. Bu da insanlar arasında karşılıklı etkileşimi ve iletişimi doğurmuştur. Bir başka ifadeyle bunların neticesinde sosyal ilişkiler doğmuştur. Bu karşılıklı ve amaca yönelik ilişkileri sosyologlar toplumsal ilişki ya da beşeri münasebet olarak adlandırırlar. Toplumun temelini de insanlar arasında gerçekleşen bu sosyal ilişkiler oluşturur. Daha net bir ifadeyle toplum, insanların birbirleriyle ilişkiye girme mecburiyetinin sonucunda ortaya çıkmıştır. Görüldüğü gibi, bazılarının sandığının aksine sosyoloji, hayatın gerçeklerinin bilimidir. Sıradan ve olağanın bilimidir. Daha öz bir anlatımla sosyoloji bilimi, ilginç olanın- marjinalin değil, günlük hayatın bilimidir. Sosyolojiyi özel kılan da, insanın duygu, düşünce, tutum, davranış ve deneyimleri ile; bunlarla ilişkili olarak şekillenen ve günlük yaşamın temelini oluş turan kültür, sosyal gruplar, organizasyonlar ve toplumsal kurumlar arasındaki karşılıklı ilişkiyi konu edinen bir bilim olmasıdır. Bu bağlamda, sosyoloji biliminin temel görevlerinden biri de, insanların kendilerinin de bir parçası oldukları günlük yaşamlarını anlamalarına, anlamlandırmalarına yardımcı olmak ve hayatta karşılaşabilecekleri sorunlara etkili çözüm yolları üretebilmelerine katkı sağlamaktır. Bizleri, bu kitabı hazırlamaya iten temel düstur da bu tespitler oldu. Bu eser, birbirinden çok farklı birikim ve deneyimlere sahip, farklı kurumlarda görev yapmakta olan 15 sosyoloğun ortak çabalarının sonucunda hayat buldu. Eser okuyuculara, günlük hayatı ilgilendiren konularda, toplum denilen soyut gerçeklik hakkında geniş kapsamlı bir bakış açısı kazandırmayı hedeflemektedir