Aslında söyleşi bir bakıma edebiyatın özüdür. Bu yüzden inandırıcı, yani sahici olmak zorundadır. İyi bir dili olmalı bir kere. Kurgusu özgün ve sarsıcı olmalı. Okurun ilgilendiği yönü çıkarmalı açığa. Cümleler ve sorular uzun olmamalı. Kulağa hoş gelecek bir üslubu ve akıcılığı olmalı. Sorular ve cevaplar itici, can sıkıcı olmamalı. Konudan konuya geçmemeli. Ele alınan konunun vurucu yanını çıkarmalı öne. Sade anlatımlı, sağlam bir dili ver şiirsel, öyküsel olması unutulmamalı.
Bizdeki toplumsal ve sanatsal söyleşinin mimarı Yaşar Kemal'dir. Onun çizgisi ve özgünlüğü söyleşimizi canlandırmıştır. Yaşar Kemal'in çizgisini, özgünlüğünü; farklılığıyla renklendiren ve böylece söyleşimizi Batı'da tanıtan da Fikret Otyam'dır. Her ikisi de edebi dillendirmeyi ve yalınlığı elden bırakmamıştır. Söyleşiyi hikâye kalıbı olarak kullanan ve çok başarılı olan da Bekir Yıldız'dır. İyi bir söyleşici olmadan iyi yazar olunmaz sözünü haklı çı karan bir ustadır Yıldız. Dünya yazınının dev isimleri iyi birer röportajcıdır aynı zamanda. Elbette ki istisnalar var, ama kural bu. Yaşar Kemal'in iyi ve çok tanınan bir yazar olmasının temelinde geçmişindeki çok uzun söyleşiciliği yatar.