Türk müziğimiz kullanmış olduğu nota sistemleriyle, repertuvarının zenginliği, melodilerinin ve sözlerinin özgünlüğü ile ülkemizin en önemli kültür hazinelerinden biri olmaktadır. Bu hazineyi korumak, yeni nesillere öğretmek, sevdirmek, onu tanıtmak, geliştirmek ve uluslararası platformlara taşımak en önemli kültür vazifelerinden biridir. Türk sanat müziğimiz, Türk halk müziğimizin yanında; ülkemizde her kesimden insanın severek dinlediği, eşlik etmekten hoşlandığı bir müzik türümüzdür. Türk sanat müziği sözlü eserleri, ülkemizin zengin müzik kültürünün bir parçası olmakta; aynı zamanda repertuvarın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu eserlerde bestekârların kullandığı zengin melodiler ve güftekârların eserin manasını daha da güzelleştiren güfteleriyle, dinleyiciler eşsiz bir müzik yolculuğuna çıkar. Bestekârlar sözlü eserleri ortaya çıkarırken genellikle bir güfte şairinin şiirinden ya da kendi yazmış oldukları bir şiirden ilham alırlar. Bunun sonucu olarak şiir; bestekârın elinde musiki nağmeleriyle uyumlu bir şekilde adeta bir nakış gibi işlenerek sözlü eser haline gelir. Türk sanat müziğindeki sözlü eser formları Din Dışı Musiki ve Dini Musiki formları olarak ikiye ayrılmakta; bu iki formun ise kendi içerisinde küçük ve büyük formlar olmak üzere iki ayrı bölümü bulunmaktadır. Ayrıca sözlü musiki içerisinde mehter musikimizde önemli bir yere sahip olmaktadır. Bu eserler arasında toplum tarafından en çok dinlenen sözlü eserlerden biri şarkı formudur. Türk sanat müziğinde yer alan küçük formdaki eserler arasında önemli bir yere sahip olan şarkı formunun 19. yüzyıl bestekârlarından Hacı Arif bey ve Şevki bey ile geliştiği bilinmektedir.