Günümüzde "strateji" sözcüğünün anlamı teşkilatlanmış şiddet uygulaması veya tehdidi ile siyasi amaçlar arasındaki köprü olarak anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle strateji, askerî gücü siyasi etkinliğe çeviren süreçtir. Stratejik sorunlar siyaset ile savasın operatif katmanı arasındaki kırılma hattı üzerinde yer alır. Kadim medeniyetlerden beri, toplulukların ve devletlerin yöneticileri söz konusu köprüyü kurarak akıl yürütmüşler, savaş planları yapmışlar ve bu planları uygulamışlardır. Stratejik akıl yürütme uygulamada daima var olmuş, fakat kavramlaştırma ve kuramlaştırma Clausewitz'in çalışmaları sayesinde 19. yüzyılın ilk on yıllarında mümkün olabilmiştir. Uluslararası ilişkilerdeki radikal değişmeler pek çok ülkede silahlı kuvvetlerin yeniden teşkilatlanmasını ve savunma stratejilerinin yeniden düşünülmesini zorunlu kılmıştır. Bu gelişmeler, özellikle Batı dünyasında teorik ve uygulamalı stratejik araştırmaları ve Clausewitz üzerine yapılan incelemeleri büyük ölçüde artırmıştır. Bu çalışma genellikle stratejinin iki klasik unsuru siyaset ve askerî güç üzerinde dururken stratejiyi üç farklı yönden ele almıştır: teori, tarih ve eğitim. Hem küresel hem de bölgesel çapta strateji kavramının dönüşerek bugün artık bir güç haline geldiği vurgulanırken, zengin bir askerî tecrübeye sahip olan Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafya ve koşullarda stratejik çalışmaların nasıl ilerlediği de önem arz etmektedir.