Günümüz insanı; hazza dayalı, geçici mutluluklara yönelmekte ve mutlu olmak isterken daha da mutsuz olmaktadır. Gerçekte insanın mutsuzluğunun asıl nedeni, şükredememesi, önüne geçemediği doyumsuzluğudur. Bugün, sokaktaki insanlara "mutlu musunuz?" sorusunu yönelttiğimizde, öncelikle sahip olup olmadıklarının matematiksel hesabına girişmeleri, ancak zihinsel bir muhasebenin sonucunda mutluluğuna karar vermeleri de insanın somut sahipteliklerine atfettiği önemi gözler önüne sermektedir.
Modernizmi doğuran, endüstriyel süreçle birlikte gelişen bu bakış açısı, insanların "sahip olma" duygusunu geliştirmiş, "yeteri kadarını almayı" değil, "hepsine sahip olma" isteğini körüklemiştir. Mutluluğa ulaşmanın zor olmasının en önemli nedeni de insanların tatmin olmaya ve şükretmeye olan uzaklığıdır. Şükür ve minnettarlık, dostluğun ve uygarlığın gelişmesine olumlu bir katkı sağlayarak, insanın iyi oluşunu yükseltmektedir. Bu yüzden, şükrün ve minnettarlığın olmadığı bir hayat; anlık, tekil ve artmayan bir mutluluktur.
Şükretmek, bir iyilikseverlik hareketidir ve modern dünyanın bu aydınlık ve gülümseyen iyilik hareketine günden güne ihtiyacı daha çok artmaktadır.