Kafamın içindeki sözcükler artık çok ağır geliyor. Anlatmalıyım. Kendimi boşaltmalıyım. Kim dinler beni ya da kim duyar beni? Esasen hiçbir fikrim yok. Şu suskun sayfaların dili yok belki, ama benim sözümü hiç kesmeyeceklerine kanaat getirdiğim için, içimdeki sözcükleri buraya dökmekte bir sakınca görmedim.
Belki anlatacaklarımı işiten şu kalemim, işittiklerimi kaldıramaz. Belki ömrü yetmez.
Ya da şu sayfalar, duyduklarını belki yutamaz.
Onları günün birinde benim gibi birine anlatıverir. Kim bilir…
Esasen yazmak, benim için hiç tatlı bir eylem değil. Ama yine de içimde kaynayan kazan artık taşıyor.
Ve bu itiraflar da, o kazandan taşan sözcüklerimin ta kendisi…