Vuslata ermiş seyr-i sülûk erbâbının zikrullah ile vecde gelerek, yaptıkları zikr-i ayîne "Haramdır!" diye fetvâ vermiş olan bir kısım ulemânın görüşlerini çürütüp reddetmem için, samimi dostlardan bazı arkadaşların ve talebelerin ısrarlı talepleri karşısında kaldım.
Bunun üzerine bu fakir, Yüce Allah'ın yardımına sığınarak. Allah'ın kitabına yapışarak. Cenâb-ı Peygamber (s.a.v)'in sünnetinden meded alarak, onların bu arzularına icâbet ettim.
Ayrıca Yüce Allah'ın;
"Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır. Onlarla en iyi bir tarz ile mücadele et." meâlindeki emrini ve Cenâb-ı Peygamber (s.a.v.)'in; "Kim bir ilmi ehlinden saklarsa, kıyâmet gününde, ateşten bir gemle gemlenir." şeklindeki Hadîs-i Şerifleri ile Hazret-i Ali (k.v.)'nin; "Allah ilim adamlarını öğrettikleri bilgiden dolayı muaheze etmez." şeklindeki sözünü kendime rehber edindim.
Tarîkat-ı Sufiyye-i Muhammediyye'de yakîn bilgi elde etmek isteyen ehl-i irfan için kaleme aldığım risâleye 'Risâle-i Tahkîkiyye' adını verdim.
Allah'ım bizi ariflerden eyle!
Sadece kulaklarıyla işiten ve kendini aldatanlardan eyleme!
Âmîn.