Sünnet ve bid'at kavramlarının mahiyetlerini ve kapsam alanlarını tespit etmek, geçmişte olduğu gibi bugünde önemini korumaktadır. Kur'an'da ve Hz. Peygamber'in sünnetinde bu kavramların muhteva ve sınırlarını net bir şekilde gösteren tanımlar olmadığı için tarih boyunca konuyla ilgili tartışmalar ve farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Araştırmalara göre Şâfiî gibi bazı âlimler, sünnetin kapsamını daralttıkları için bid'atın alanı onlara göre zorunlu olarak genişlemiştir. Ancak bu durumda tüm sünnetler övülmekle beraber bütün bid'atlar yerilemeyeceği için sünnet-bid'at zıtlığı tam olarak oluşamamaktadır. Şâtıbî gibi bazı âlimler ise bid'atın alanını daraltmakla beraber zıddı olan sünnetin kapsamını yeterince genişletememişlerdir. Zira öncekilerin bid'at-ı hasene diye ifade ettikleri bazı hususlar için, sünnet kavramı yerine maslahat-ı mürsele gibi başka kavramlar kullanmışlardır. Bu araştırmada ise her iki grubun tanımlarındaki mezkûr eksiklikler vb. durumlar göz önünde bulundurularak ve sünnet-bid'at-gelenek üçlüsünün arasını ayıran hassas çizgilere riayet edilerek bu kavramlar için yeni tanımlar yapılmıştır