Otoriterlik bir hastalıktır, istişare ise bunun önleyicisi ve tedavisidir. Bir yönetici, yönettiklerinin doğruluğundan veya yozlaşmasından sorumlu olduğu gibi, yönetilenler de yöneticilerinin doğruluğundan ve yozlaşmasından sorumludur.
Başlangıçta otoriter olma arzusu veya niyeti olmayan nice otoriter vardır. Ancak otoriterizm, böyle bir kişiye serbest hükmetme yetkisi verilmesi halinde yavaş yavaş kök salar ve büyür. İktidar konumundaki bir kişi tek başına düşünür, emreder ve yasaklar, onun otoritesini kontrol edecek, ona tavsiyede bulunacak, yaptıklarına itiraz edecek birileri olmadan yönetirse, ilave olarak da böyle bir kişi tavsiye istediği zaman duyacağı şey, "Siz en iyisini bilirsiniz!" ve "Siz ne derseniz o!" olursa, bizler gibi insani zaaf ve zayıflıklara sahip olan bu kişinin neye dönüşmesi beklenir ki? Kur'an bize, Gerçek şu ki insan, kendini kendine yeterli görerek azar (Alak, 96/6-7) demiyor mu?
Biz ondan giderek artan bir otoriterlik, kibir ve despotluk dışında ne bekleyebiliriz? Firavun'un kavmine, "Ben size kendi görüşümü söylüyorum ve yine size ancak doğru yolu gösteriyorum" (Mümin, 40/29) demesine sebep olan bu türden bir durum değil miydi? Firavun'un bu sözleri, başkalarıyla ilişki kurmada dayandığı prensibi yani kendi bakış açısına sorgusuz sualsiz güveni özetlemektedir.
...Hz. Muhammed'in peygamberlik mesajı ve dini hakkında bir şeyler duyan bir bedevi gelip onu sorduğunda, "Orada, ashabıyla birliktedir" cevabını alacak ve gruba yaklaştığında ise oradakilerden farklı, üstün konumda bir kimse göremeyince, şaşkınlık içinde; "Hanginiz Muhammed?" diye soracaktı!