Öyle bir zaman geldi ki demirden canavarlar türedi. Nehrimize yönelip, canından parça parça söktüler. Ne kutsallığı kaldı dağımızın ne de aşka banmış masallığı. Tentenemizin tam karşısına, ruhsuz ve dilsiz taşlardan kafesler diktiler... Suyun şarkısı duyulmaz oldu, sonra ağaçların. Kuşlar göçmeye başladı ve sesleri azaldı kadınların... -Ne ben sevmiştim ne de Giragos bu tenhalığı... Asırlardan biliyorduk ki, önce kuş ve kadınlar susturuluyordu, sonrasında ise yayılıyordu hükmedenlerin acımasızlığı.