Willie Sutton, yirminci yüzyılın ilk senesinde Brooklyn'in sefil İrlanda varoşlarında dünyaya geldi ve bankaların kontrolden çıktığı bir zamanda reşit oldu. Bankalar, düpedüz batmıyor olsa bile sayısız Amerikalının evlerini ve işlerini kaybetmelerine neden oluyor, acil kurtarma paketleriyle güç bela ayakta tutuluyorlardı. Panik, buhran ve büyük bir hızla artan işsizlik döngüsüne sıkışıp kalan Sutton, bu durumdan kurtulmanın ve hayallerini süsleyen kızı kazanmanın tek bir yolu olduğuna karar verdi.
Böylece, Amerika'nın en başarılı banka soyguncusunun kariyeri başladı. Sutton, otuz seneyi aşkın bir sürede, banklara girmekte ve hapisten kaçmakta öylesine ustalaştı ki polis onu New York'un en tehlikeli adamı ilan etti, FBI ise En Çok Arananlar Listesine ekledi.
Ancak halk, Sutton'ı destekliyordu. Ne de olsa bir kere bile kimseye ateş etmemişti ve kurbanları sadece o kan emici bankalardı. 1952 senesinde, temelli olarak yakalanınca hapishanenin etrafını büyük kalabalıklar çevirdi ve ismini haykırarak tezahürat ettiler.
Pulitzer Ödülü sahibi J. R. Moehringer, geniş kapsamlı bir araştırmayı geniş bir hayal gücüyle birleştirerek Willie Sutton'ı çarpıcı bir anlatımla hayata geri döndürdü. Moehringer'ın yeniden anlattığı öyküde Sutton'ı teşvik eden şey, yoksulluktan veya topluma karşı hissettiği öfkeden daha farklı bir şey: unutamadığı tek bir kadın. Sutton'ın işlediği tüm suçlarda ve hapis cezalarında, ilk aşkı -ve ilk suç ortağı- asla düşüncelerinden eksik olmadı. Sutton, en sonunda 1969 senesinin Noel gecesi sürpriz bir biçimde çıkarılan bir afla serbest kalınca derhal o kadını aramaya gitti.
Dokunaklı, komik, hareketli ve gerçeklerle bezenmiş bu romanda Sutton, tuhaf bir biçimde modern bir ekonomik acının öyküsünü anlatırken bir yandan da sonsuza dek zamansız kalacak olan kader mahkumu bir aşkın öyküsünü de açığa çıkarıyor.