Baktığı, yöneldiği, algıladığı her şeyi Yegâne Bir'in tecelli ve tezahürü olarak görür ve anlar. Onun bilgisi artık menkulat ve rivayetle öğrendiği değil, bildikleri ise "bilmeklikten "yakîn''e aşkınca oluş biçimleridir. Görünene ve görüleceğe bir kaderî bakışla hâkimdir. Onun görüşleri basit bir optik algılamanın ötesinde, hep basiret hep basiret olmuştur. Allah nuruyla baktığı ve anladığı İçin anlayışları hep feraset hep feraset olmuştur. Bu feraset ve fehametle anlayış, basiretle görüş, beş duyu üstü bir seziş sahipliğine vehbiyetle yetki ve salahiyet anlamında yetkin ve yetkili kılınma "mührüne" sahiptir. Bu durumdakiler İçin görmeden ve bilmeden tanıyor olma, anlıyor olma idraki tabii bir haldir...