Gereğinden hızlı şehirleşen bir ülkede yaşayanlar ne şehirde şehirli, ne köyde köylü olabildiler. Babalarının köyle ilgili taşıdıkları anılar ve değerlerle, şehirde doğan çocuklarının çağdaş özlemleri arasında sıkışmış kalmış bir kuşak... Taşrada doğup kentlerde yaşamlarını devam ettirirken geçmişini özlemle arayıp eski dostlarına sığınan bir kuşak... Bir yanda tanıdığı, yaşadığı köyü anılarında saklarken öte yanda yeni taşındığı şehri tanımaya çalışan sancılı kuşak... Kentli olmanın kentte yaşamak olmadığını fark edince bocalayan garip bir kuşak...
"Geçip Gittiler" işte! Bu öyküler, bilinen ve bir kuşağın giderken bıraktıkları ortak izlerin sözcüklere dökülmüş halidir. Bu izleri anlayacakların öyküleridir satır aralarında yazılanlar. Ve bu öyküler biraz da doğulu yanımızdır bizim. Batılılaşma arzusunun toplumun değerlerini, duygularını, özlemlerini değiştirip kimliksizleştirdiği gerçeğini anlayıp karşı duran, duygusal, doğulu, dahası Asyalı yanımızı çağrıştıran sızılarla karşılaşacaksınız bu öykülerde.