Bu kitaptaki sade, dolaysız, yaşamın içinden hikâyeler aynı zamanda bir o kadar somut, çarpıcı ve hayatı sorgulatır nitelikte... Sait Faik'in hikâyelerini sevenler Sevin Şerbetçi'nin hikâyelerini de sevecekler.
Yokuştan inen üç işçi tulumlu genç adam, gökyüzünden inmiş bir tablo misali, bana bir takım hisler yapıştırdıktan sonra yokuşun dönemecinde gözden kayboldular. Yazın sıklıkla giydiğim, hasırlı sepeti andıran şapkam başımda, onlara yetişmek üzere yola çıktım. Ve yetiştiğimde, şapkamı tepeme eğip, koyu esmer tenli işçinin iri, temiz, kahverengi gözlerine bakarak, bir karış uzamış sakallı yüzünden dört beş defa dudaklarımı şaplatarak öptüm.
Kimseye laf dokundurmadan diyeceğim şudur ki:"Şu insanlara hiçbir şey çok değildir."
("İşçi Hasan, Hans, Recep" isimli hikâyeden.)