ran'ın başkenti Tahran'da, on yedi yaşındaki Paşa 1973 yazını en iyi arkadaşı Ahmed'le birlikte evinin damında geçirir. Gelecekleri üzerinde konuşur, hayat hakkında yakıcı sorular sorarlarken, bıçak gibi keskin sırlarla ve kabullenilmesi zor gerçeklerle yüzleşirler.
Paşa'yı, İran'ın devrime yaklaşılan döneminde, Şah'ın zalimliğiyle yankılanan sokaklarda, çocukluktan yetişkinliğe geçişin, büyümenin sancıları beklemektedir. Şimdi damlar daha karanlık, ama yıldızlar daha parlaktır.
Etkileyici ve duygusal olarak güçlü olan bu romanda, Mahbod Seraji hepimizin ortak paylaştığı insani deneyimleri, yani gülümsemeleri, gözyaşlarını, aşkı, korkuyu ve her şeyden öte umudu zihinlere ustalıkla işlerken, aynı zamanda eski Fars kültürünün içinde ateşlenen güzellik ve zalimliği gözler önüne seriyor.
"Tahran'ın Damları birçok güzel hatırayı gözyaşları ve sevimli gülümsemeler içinde harekete geçiriyor; damlarda yıldızlı geceler; uzun, kayıp aşklar; Pehlevi rejiminin absürd aşırılıkları ve adaletsizliği içinde yoğun ve tutku dolu bir öfke."
Nahid Mozaffari
"Bu büyüleyici romanda, Mahbod Seraji zalim Şah'ın son günlerinde yeşeren gizli bir aşkın hikâyesine espri ve insanlık katıyor. İran'daki devrimin arka planında, Paşa ve Zari'nin öyküsü en baskıcı zamanlarda bile gençler arasında alevlenen aşk ve umudun güzel bir işareti. Seraji muhteşem bir yetenek."
-Sandra Dallas
"Böylesi canlı ve etkileyici bir anlatımla karşı karşıya kalmak ne büyük bir zevk. Bir şairin sesi ile, Seraji evrensel bir aşk, kayıp ve umudun öyküsünü anlatıyor. Her şeyden önemlisi işte bu umut, son sayfa bittikten sonra bile kalacak. Tanrıya şükür Seraji gibi bir yazar var ve dünyalarımız ne kadar ayrı olursa olsun, yüreklerimizdeki insanlık noktasında hepimizin bir olduğunu gösteriyor, Seraji."
William Kent Krueger