Entelektüel ve etik kapasitesinin ve sorumluluklarının bilincinde olan her düşünen insanın, 'nereden geldik,' nereye gidiyoruz,' nasıl yaşamalıyız,' 'hayatın bir anlamı var mı", gibi 'büyük varoluşsal sorular'ının başında, 'evreni ve içindekileri yaratan bir Tanrı var mı' sorusu gelir. Bu mühim soru, zaten inanıp iman etmiş müminler için bile hayatlarının taklidi imandan 'tahkiki imana'a yükselme evresinde özel bir önem arzeder.
Tanrı inancı, çağlar boyunca, insanların fıtratlarında var olan bir inancın din eğitimi ile beslenerek sarsılmaz bir iman olarak varlığını sürdürürken, son birkaç asrın Batı düşüncesinde özellikle rasyonelliği açısından sorgulanma-ya ve hakkında şüpheler uyandırılıp alternatifler önerilmeye başlanmıştır. Onun felsefi ifadesi olan teizmin karşısına ateizm ve deizm gibi inançsızlık veya dinden bağımsız inanç modelleri öne sürme gayretleri günümüzde ve ülkemizde de etkisini az veya çok sürdürmektedir.
Bu çalışma, günümüz Din Felsefesi'nin önde gelen isimlerinden Alvin Plantinga ve Richard Swinburne gibi filozofların görüşlerinden hareketle, Tanrı'ya olan inancın taklidi ve pragmatik bir kabul değil, bilinçli bir tercih ve akli bir inanç olduğunu irdelemektedir.