Adam kasvetli ortama aldırmadan ellerini ovuşturarakkoridorda yürümeye başladı. Sadece yatağınauzanmak ve tüm düşüncelerden sıyrılmak istiyordu.Fakat kendi odasına vardığında hiç beklemediği birşeyle karşılaştı. Dedelerinden miras hançer, girişkapısına saplanmıştı. Hançerin bronz kabzasından ruloyapılmış bir kâğıt parçası sarkıyordu. Genç adam kötübir şeyler olduğunu sezerek bir süre öylece durdu, sonracesaretini toplayıp notu okumaya karar verdi.
"Büyük Kilise'nin atlarını takip et. Başları kesik atların nalları altında parlayacak yıldızların yıldızı. Ve kardeşler yeniden, bir arada, zafere yürüyecekler."
01 Aralık 1485'te Sarayburnu açıklarına bir gemi yanaştı.Beklediği, o zamanlar bir cami olan Ayasofya'nınimamı Davud ile Galata Manastırı'nın kilercisi Ferruccioidi. Gizemli bir atlının önderliğinde, dehşetengizdehlizlerden geçip gemiye vardıklarında insan aklınınalabileceği en karanlık yolculuklardan biri başladı. Öyleki bu bir aylık seyir süresince dünyanın tüm ırmaklarıdenize, tüm denizleri okyanusa dönüştü ve hepsininyolu Ölüler Nehri'nde buluştu…
"On ikilerden, iki kardeşten biri dinleniyor topraklarında,
O ki Rab'bin öngördüğü gibi Kâse'den içmiş olandır.
Şimdi ona git, kalbinden sana ait olanı al.
Büyük kiliseninbaşları kesik atları altında,
Bekleyecek seni diğer kardeşlerin."