Türk Edebiyatı'nı anlayabilmemiz için, Tanzimat'tan itibaren etkisinde kaldığı Batı düşüncesini tanımamız bize ışık tutacağına inanıyorum.
Batı, akılı putlaştıran, insanın ve evrenin bütün meselelerini akıl ışığında çözüme kavuşturacağını sanan, insanın ve evrenin sırlarını akla dayanarak çözeceğini zanneden batı düşünürleri; her şeyin, kuvvet ve hayatın bütün kaynaklarını akılda arayan, Allah'ı unutan bir uygarlıktı. Akla dayalı batı kültürü, Hristiyanlığına özünden uzaklaştırarak, Romalaştırmış, varlığını emperyalizmle bütünleştirerek kendi çıkarlarına uygulamışlardır. Batı ekonomik yapısıyla dünyanın ilk sıralarda yer alan çok uluslu bir şirket olmuştur. Savaş endüstrisi, bankacılık ve eğlence sektörüne yapmış olduğu bütün yatırımlarla çıkarcılığın ve faydacılığın doruk noktasına ulaşmıştır. Sürekli koşuşturma, sürekli değişiklik, sürekli yenilik, bir tehlike ve hız tutkusu. Ayrıca bu uygarlıkta kapılar her türlü tartışmaya yorum bireylerin, kişilerin yargılarına bırakılmış ve saf akla dayandırılmıştır. Manevi beşer üstü bir otoriteden yoksun, tek başına bırakılan aklın, kaçınılmaz olarak maddeci bir eğilime yöneleceği açıktır. Bu durumda akıl sadece maddenin endüstriyel amaçlar içinde biçimlendirilmesine yarayan bir alet olarak kullanılır. Batı uygarlıkta insanlar arasındaki ilişkiler ticaret ve menfaat ilişkileridir. Maddi ilişkilerin oluşturduğu dayanışma ahlakı vardır ama bu tüm dayanışma insanları birbirine yaklaştırmaz, tersine uzaklaştırır ve düşman kılar.