Bütün bilimlerin muhtaç olduğu gibi, tarih de felsefeye muhtaçtır. Çünkü Felsefenin esası akıldır, hür düşüncedir. Bu itibarla felsefe, haklı olarak bütün bilimlerin anasıdır, bilimsel gelişmenin ve ilerlemenin temelidi. Zira felsefe, aklı sınırlandıran her şeyi reddeder, bunun içindir ki Tanrı-tabiat, insan-kâinat ilişkisinde daima ilerleme sağlanmıştır. Aksi halde ilerlemenin olması mümkün değildir.
Aynı şekilde tarihi yorumlama, tarihten ders çıkarma ve geleceğe yönelik ön görülerde bulunmak için felsefenin metotlarından faydalanmak şarttır. Hem hiçbir peşin hükme bağlı olmadan geçmişi tespit etmek, hem de mevcut durumu anlamak ve geleceği kurgulamak için felsefe vazgeçilmez bir rehberdir.
Ancak ülkemizde tarih felsefesi denince akla, felsefi ekollerin ve onların temsilcilerinin tarih hakkındaki görüşlerinin tekrarı ve takriri gelmektedir. Acaba biz tarihi nasıl yorumlamalıyız, bu konuda bizim fikrimiz nedir? Bu hiç düşünülmemiş, ezberci eğitim sisteminin bir neticesi olarak, zikri geçen düşünürlerin veya ekollerin tarih görüşleri tarih felsefesi olarak takdim edilmiştir.
Bu alanda yirmi yıllık düşünce ve tespitlerimizi yaptığımız bu mütevazi çalışmada, tarihin anlamı, unsurları, fert ve cemiyet hayatındaki yeri ve önemi üzerinde durulmuştur. Mevcut tarih bilgisinden hareketle, tarihin umumî kanunlarını tespit ve tahlile çalıştık. Tarihi meydana getiren umumi hayat tarzı, yönetim biçimi, iktisadi ve siyasi ilişkileri ve bunlardaki değişimi tartıştık. Kısaca tarihi anlamaya ve anlamaya ve ondan nasıl faydalanılacağını tespite çalıştık.
Nihayet geçmişin umumi kanunlarını ve toplumsal mşütereklerini tespit ettikten sonra geleceğe yönelik nispi (oransal) tekliflerde bulunduk. Çünkü geçmişin bilinmesi, geleceğin de nispeten bilinmesi demektir. Buna göre; tarihin esası olan ve onu oluşturan insanın yaratılıştan gelen esas karakteri (karnını doyurma, can güvenliğini sağlama ve neslini devam ettirme içgüdüleri) değişmeyeceğine göre, geçmişte insanlığın uğradığı akıbetler gelecekte de değişmeyecek, tam tersine çağımızın hızla geleşine sanayi ve teknolojisi sayesinde çok daha gelişmiş uygarlıklar kurulacağı gibi, insanlık eskiye oranla çok daha yıkıcı sonuçlara da maruz kalacaktır.