Nesiller doğar, yaşar ve ölür. Ama taş kent hep yerindedir. Savaşlar gelir geçer, kent yara alsa da ayaktadır. Önce kentin kadim idarecileri Osmanlılar gider, bağımsız Arnavutluk idaresi gelir; sonra onlar gider, İtalyanlar gelir. Sonra Yunanlar, Almanlar, hangi milletten olduğu önem taşımayan başka ordular... Kent, hep yerindedir.
Bütün orduların gürültü ve debdebeyle girdiği ama sonra günün birinde sessiz sedasız terk ettiği bu taştan kentte hayat hiç durmaz. Bombalar düşerken kalplerde aşklar tomurcuklanır, düğünler yapılır, çocuklar büyür, dünyadaki ve toplumdaki değişimler anbean hissedilir. Hiçbir şey zamana direnemez, her şey değişir. Geriye ancak bu taş kent ve anıları kalır.
Dünyaca ünlü Arnavut yazar İsmail Kadare Taş Kentin Kroniği'nde yakın tarihe, savaşa, insanlık hallerine, son yüzyıldaki büyük toplumsal değişimlere bir çocuğun gözünden tanıklık ediyor.