Bizim annelerimiz
İki uçurum arasında doğurdu bizi
Açılıp kapanan ve hep derinleşen,
Dibinde karanlıklar yetişen oynak bir uçurumda.
Biz onlara bin uçurum verdik
Parçalansınlar diye bin kere...
Yaşadıkları hayat bir gül yüküydü, hep ağır
Goncaları gören bizdik,
Dikenlerse bir astardı tenlerinde, hep kanatan.
İki uçurum arasında doğurdu annelerimiz bizi
Sorsak onlara, ne denli acıdır dikenin zulmü?
Sorsak onlara, ki yeniden doğururlar gülerek bizi.
Gözlerinde ve göğüslerinde eski yüklerin dikenli izi
Annelerimiz, kirli bir hayatta temiz ekmeklerle büyüttü bizi.
Şairin içe bükülmesinden söz edilirdi… bundan geçtik. Artık şair uzaya bükülüyor, boşluğa. Şiir de öyle. Bundandır; bunca kanlı ve katliamlı zamanda temiz yüzlü şiirler, temiz uykulu şairler zamanı. Şiirin, şiirimin yüzü temiz olmasın, eli de öyle. Döşeğimiz sert ve dert, yorganımız kaygı, uykularımızda çocuk çığlıkları… huzurun haram olduğu bir zamandayız. Şiiri de uyku tutmamalı, şairi hele hiç…