Hani "Bir kitap okudum, hayatım değişti." derler ya, benimkisi de o hesap. Bir kitap okudum, gözlerim karardı; bir kitap okudum, darmadağın oldum. Koca bir set almıştım. İçinde, sonradan beni başka güzergâhlara taşıyacak bir çok kitap vardı. Mustafa Kutlu'yu yeni tanıyacaktım, İsmail Kara'nın daha bir kitabı yoktu. Ahmet Yaşar Ocak'ın ilk kitabı, yanılmıyorsam Veysel Karani gibi bir şeydi, oradan çıkmıştı. Hoşuma giden ama "Ömer Nasuhi Bilmen varken ne diye yayınlanmış?" diye bir kenara çarpı koyduğum kapkalın bir ilmihâl de setin bir parçasıydı. Bunlar arasında, hiç unutur muyum, rahmetli Nurettin Topçu'dan da bir sürü kitap vardı. Tagore'dan çeviriler, Fransız filozoflardan ince felsefi kitaplar. Bruyere'den falan, Kuşeyri'den Risale... Mehmet Doğan'ın çok eskiden okuyup içinde kendi dünyama bir yer açmaya zorlandığım Batılılaşma İhaneti. Böyle zengin bir listeye adamakıllı para saymış, alıp yurda gelmiştim. Sırtımı buz kesen duvara yaslamış bir hâlde kitaplardan her birine o günün tarihini atıyor, yanına da "Buz-kent" yazmayı ihmal etmiyordum. Odada dört ya da beş kişiydik. Kim önerdi şimdi tam olarak hatırlayamıyorum ama bunlardan birini öncelikli olarak okumam konusunda bana rehberlik etmeyi üzerine vazife bilen biri vardı, emindim.