Tefsir geleneğinde rivâyet olgusunu tefsir ilmi yanında, tarih tasavvuru ve inşası açısından da ele almak gerektiği kanaatindeyiz. Tarih; bir medeniyetin serüvenini gözleme, çıkarımlar yapma ve yeni tarihî ortam ve zamanlarda tarihin inşa gücünü ortaya çıkarmanın etkin bir aracıdır. Tarihin görmezden gelinmesi, bunun gözden uzak tutulması anlamına gelmektedir. Elbetteki tarih her şeyi ile bizlere olumlu şeyler sunmayacaktır ve tarihî malzeme sahihliği yanında çeşitli illetleriyle de karşımıza çıkacaktır. Fakat bu durum, bizim tümüyle bu malzemeyi ötelememizi gerektirmemektedir. Söz konusu çerçevede düşündüğümüzde tefsir rivâyetlerinin dikkate alınmaması, tefsirin seyrini izlemeyi zorlaştıracak ve aynı şekilde tefsir vasıtasıyla rivâyetlerin etkileyeci ve tesis edici bir unsur olmasını ortadan kaldıracaktır. Bunun sonucu ise Müslümanların yaşadıkları tarihselliklere teslim olmasını beraberinde getirecektir.
Genel olarak tüm rivâyetlerin özel olarak da tefsir rivâyetlerinin, rivâyet olgusunun doğasından kaynaklanan etkenler sebebiyle problem içermesi mümkündür. Buradan yola çıkarak bu birikimi feda edebiliriz; fakat bu, onların bize açacağı kapıların yitirilmesine neden olacaktır. İslam'ın ve İslam düşüncesinin bize sunduğu değer yargılan, bu sorunun üstesinden gelmemizi sağlayacaktır. Geleneksel seyri ile İslam düşüncesi bu gücü kendisinde bulmuştur.