Âkif Emre modern düşünceye eklemlenmeye çalışılan İslâmcılığı geleneğe, tarihî tecrübeye yasladı. Modern şehir ve mekân telakkisine karşı İslâm şehirlerinin altını çizdi. İslâm tarihinin ve Müslümanların ortaya koyduklarının bir kurgu değil, gerçeklik olduğunu ısrarla belirtti. Tarihimizdeki âlim, velî, üstad ve yazarların "ruhbanlar" olmadığını hatırlattı. Batı'nın ve Modernite'nin evrensel olmadığını ısrarla belirtti. İslâm düşüncesinin ve medeniyetinin ölü olmadığını, durdurulduğunu ve bundan dolayı da hâlâ bugün modern dünya ve insana en önemli imkân olduğunu söyledi. Modernleşen, selefîleşen, hâricîleşen, muhafazakârlaşan bir dünyada bütün imkansızlıklara rağmen Müslümanca durmanın, yaşamanın, ahlaklı ve ilkeli bir insan olarak kalmanın örnek ahlakını ve karakterini gösterdi.