Mûsikî yazıcılığı tarih ve sanat bağlamında oldukça önemli bir yere sahiptir. Kayıt altına aldığımız mûsikî sadece sanat anlamında değil medeniyetin yapı taşlarına dair de bilgiler vermektedir. Bir yandan ele aldığımız döneme dair bilgiler ortaya çıkarken bir yandan kültür ve medeniyetin izi sürülmektedir. Bazen yapılan çalışma bir nevi arkeolojik çalışmaya dönüşür. Zira izi sürülen bilgiler, bizlere aynı zamanda bir nüvesini gördüğümüz medeniyetin zaman içerisinde nasıl bir yol izlediğini ve geçirdiği değişimleri de göstermektedir. Özelde insan ve genelde toplum bazında insan hayatı ile var olan mûsikî, bu özelliğinden dolayı aynı zamanda bir kültür ve medeniyet haritası da sunmaktadır.
Nevbe, mûsikîmizin yüzyıllar boyu çeşitli sebeplere binaen icrâ edilmiş, sosyal hayatın içerisinde aktif bir şekilde var olmuş bir formu, daha doğru bir ifade ile tertîbidir. Geçtiğimiz yüzyılda gerek değişen mûsikî anlayışı gerekse tasavvufî kültüre dair izlerin silinmesi ile bu tertîb icrâ edilmez olmuştur. Sınırlı kitabî bilgi dışında hakkında malumatın bulunmadığı bu form, bir zamanlar aynı kültür havzası içerisinde bulunan Halep'te günümüze kadar devam eden bir gelenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da bizlere İstanbul, Hicaz, Suriye, Kuzey Afrika'dan Balkanlara kadar uzanan geniş bir coğrafyanın mûsikîsi hakkında bilgi vermekte ve bu kültürün izlerini sürmemizde yardımcı olmaktadır.