Sanayi devriminlerinin dördüncüsünü yaşıyoruz. Bilimin buharı bir güç olarak bize kazandırdığı birinci sanayi devriminden itibaren baş döndürücü gelişmeler yaşıyor ve geliştirdiğimiz teknolojiyle birlikte yaşadığımız hayatı da değiştiriyoruz. Gelişen teknoloji hem hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlıyor hem de bir kuluçka makinesi gibi yeni tekniklerin, yeni teknolojilerin gelişmesine öncülük ediyor. 30 yıl öncesine kadar sadece bilim kurgu romanlarında okuduğumuz ileri teknolojik hayatın aslında içerisindeyiz ve yaşadığımız değişimi bütüncül olarak dışarıdan göremediğimiz için şiddetinin de pek farkında değiliz. Bugün birbirleriyle haberleşen nesneler sayesinde sürücüsüz otomobiller, akıllı fabrikalar, akıllı evler ve bu akıllı evlerden oluşan şehirler artık yalnızca satır aralarında rastgeldiğimiz kurguların ötesine geçerek gerçeklik kazanmış durumda. Dijital teknolojilerle nesnelere bir nevi ruh kazandırdık ve bu ruhların yaşayabileceği bir sanal-siber dünya da tasarladık. Dolayısıyla teknolojinin her türü (hem fiziksel hem dijital) hayatımızın her alanını (hem sosyal hem ekonomik) değiştirdi. Biz bu kitap özelinde bu değişimin üretim hayatındaki yansımalarına odaklanıyoruz.
Bütün bu gelişim ve değişimlerin ekonomide ve işletme yönetiminde ortaya çıkan akademik çalışmalara da yansımaması düşünülemez. İkinci Dünya Savaşı sonrasında özellikle Bilgi ve İletişim Teknolojilerinde meydana gelen değişmeler küreselleşme olgusunun ortaya çıkmasına ve eski ekonomik yapıların ortadan kalkmasına neden olmuştur.