20. yüzyılın son çeyreğinde dünya büyük bir değişim süreci geçirmiştir. 1945 sonrası, başlayan soğuk savaş dönemi daha uzun zaman sürecekmiş gibi görünürken, 20. yüzyılın son çeyreğinde iki kutuplu dünya kendiliğinden çözülmüştür. 21. yüzyılda dünya, çok kutuplu bir dünya olacağa benzemektedir.
1980 den sonra Türkiye serbest piyasa ekonomisine geçmeye başlamıştır. Yine bu yıllarda Türk Dünyasında serbestlik ve bağımsızlık hareketleri vukua gelmiştir. Bu durumu Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Mustafa Kemal Atatürk 29 Ekim 1933'de bizlere şöylece belirtmiştir. "Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı Devleti gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır, onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprülerini sağlam tutarak, dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmalarını bekleyemeyiz bizim onlara yaklaşmamız gereklidir".
Mustafa Kemal Atatürk'ün işaret ettiği bu hususlar bir ileri görüşlülüktür. O zamanki komşumuz olan Sovyetler Birliği'nin sonunu görmüştür. Atatürk, o zaman Kuzey komşumuz olan Sovyetler Birliği ile daima iyi komşuluk ilişkilerine önem vermiş, karşılıklı saygı ve dayanışma prensiplerine dikkat etmiştir. Atatürk'ten sonrada Türkiye Cumhuriyeti komşuları ile iyi ilişkiler kurmak için büyük çaba sarfetmiştir. 1980 den sonra dünya dengeleri, yeniden oluşurken Türk Dünyasındaki kaynaşmada tam istenen şekilde olamamıştır. Hatta bazı dünya ülkeleri ve komşularımız Türk Dünyasındaki gelişmeleri şüphe ve korku ile karşılamışlardır. Oysa ki Türk Dünyası, Dünyamızın önemli bir kısmıdır. Türk Dünyasındaki gelişmeler, yaklaşımlar ve dayanışmalar diğer dünya ülkeleri içinde önemli bir varoluş ve denge unsurudur. Birlik içinde olan Türk Dünyası ise "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" prensibinin bölgede ve Dünya'da uygulanmasının temelini teşkil eder.
Bugün her vatandaşımızın, Türkiye Cumhuriyeti'nin iç ve dış meselelerini, komşularımızla olan ilişkilerimizi bilmesinde yarar vardır. Bu anlayış kitlesel bir yaklaşımı ve benimsemeyi sağlar. Türkiye Cumhuriyeti gibi coğrafyası, tarihi ve kültürü olan bir ülkede, iç ve dış meseleler, sadece dışişleri görevlileri ile boyutlandırılmaması gerekir. Bu boyutlandırma tüm vatandaşların bilinçleri doğrultusunda, ulusal paylaşımla olmalıdır.
Değerli okuyucular, bu "Düşünceler" serisi tüm vatandaşlarımızın, komşularımız ve diğer dünya devletleri ile Türkiye Cumhuriyeti'nin iyi dostluk ve komşuluk ilişkilerinin bir değerlendirilmesi şeklinde yazılmıştır. Farkında olmayarak herhangi bir hata yapılmış ise bağışlanacağımı umuyorum.
- Prof. Dr. Mehmet Kaya