Îmân ve amele dair konuların açıklanması son derece önemlidir. Konusu din olan bir yazı, sağlam temellere dayanmalıdır. Dinî konularda yapılan önemli bir yanlış, dünya ve âhiret hayatı açısından önemli zararlara neden olabilir. Bunun örneği, içinden yüksek elektrik akımı geçen bir bakır tel gibidir. Bu bakır telin kablosu çok sağlam olmalıdır. Yüz metrelik telin sadece bir santimi bile açık olsa, ona dikkatsizce dokunan kişi kömüre dönebilir.
İnsan ile yaratıcı arasındaki ilişki, işçi ile patron arasındaki ilişki gibi değildir. İşçi, acaba patron hakkımı veriyor mu, beni gereğinden fazla çalıştırıyor mu, diye düşünebilir. Patron da, acaba işçi verdiğim parayı hak ediyor mu, diye sürekli bir denetim mekanizması kurar. Bunlar doğaldır. Ancak kul, Allah'a karşı haklarını araştıran, onun kendisine haksızlık yapıp yapmadığını merak eden bir konumda olamaz. İnsan için gerekli olan, Allah'ın rızasını kazanmak için, sürekli bir çaba içinde olmasıdır.
Allah'ın rahmeti, daima gazâbından fazladır. Allah, İslâm dinini insanlar yorulsunlar, sıkıntıya düşsünler diye değil, hem bu dünyada hem de ebedî hayatta huzur içinde olsunlar diye göndermiştir. Yüce Yaratıcının insanlar arasında Peygamberler görevlendirmiş olması, rahmetinin bir gereğidir. Hz. Muhammed (s.a.v.) için "Rahmeten lil-âlemin" demesinin hikmeti de budur.
Ankara'nın elli km. doğusunda bulunan bir adam, başkentin adresini bilmiyor. Rastladığı iki kişiye Ankara'ya hangi yoldan gidilebileceğini soruyor. Birinci adam, batıya doğru giderse elli km. sonra istediği yere varacağını söylüyor. İkinci adam ise Ankara'ya varmak için doğuya doğru gitmesi gerektiğini, otuz dokuz bin dokuz yüz elli km. sonra sorduğu adreste olacağını söylüyor. Ankara'ya gitmek isteyen adam, görünürde verilen adreslerden ikisinin de doğru olduğuna bakıp gideceği yönü tercih etmekte zorlanmamalıdır. İkinci adresi tercih etmek hiçbir mantıkla bağdaşmaz.
Doğru olan, daima bize çok yakındır.