Temsilsiz vergi olmaz ilkesi, daha önce gerçekleşmiş, yine gerçekleşeceği düşünülen, ama gerçekleşmesi istenmeyen bir vergilendirme düzeninin tersini talep eder. Bu talebin karşılanması belirli koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Çalışma boyunca ele alınan bu koşullar yerine getirildiğinde, vergi yükümlüsü, vergiyle ilgili konuları başkalarınca veya kendiliğinden belirlenen teknik meseleler olarak değerlendirmeye yönlendirildiği edilgin konumundan sıyrılabilir. Vergiyle ilgili konuların, sermayeci sistemin ayrıştırdığı iktisadi alandan, kadim paydaşlık ilişkisinin kurulduğu antik çağlardan beri ait olduğu siyaset alanına geri getirilmesi bunun ilk adımıdır. Bu adım, alternatifler arasında en iyi kararın bulunmasına yönelen bir müzakere düzeninde, vergi yükümlülerinin taşıdığı insan haklarının korunmasını sağlayacak bir temsil faaliyetiyle tamamlanmalıdır.