Maraş topraklarında derinden gelen bir direniş var. Direnişler farklı biçimde kendisini dışa vurur. Maraş'ta sesizdir. Gandi gibidir. Jandarmanın önünde oturup kalkmayan, inatçı yaşamda ısrar eden bir toplumdur. Şu anda üstünde direndikleri topraklar, eskiden sürüldükleri ve ölüme mahkûm edildikleri bölgedir. Oradan verimli topraklar ve yaşam alanları ürettiler.
Yavuz Sultan'ın katliamlarıyla bitirilemediler. Yavuz'un 40 bin Alevi'yi katlettiğinden bahsedilir. İşte o katliamın merkezi bu bölgedir. Elbistan'dan, Nurhakları, Engizekleri aşarak bataklığa sığınmışlardır. Kendilerini katarak bölgeye hayat vermişlerdir. Kutsamışlardır, dervişlerin, evliyaların gölgesinde cem cemaat olup, semah dönmüşlerdir. Sıtmadan, hastalıktan binlerce insanımız telef olmuştur. Bataklığı kurutarak oradaki verimli toprakları tarıma açmışlardır.
Bu bölgede yüzyıllardır katliamlar yaşatılıyor. Bu katliamların yaşatılmasına rağmen, Kürtler, Aleviler topraklarını terk etmemiştir. Ataları, evliyaları bu topraklardadır. Elif Ana'nın, Ali Kute'nin, Hemi Tazi'nın, Mami Zılfe'nin bedeniyle kutsanmış Narlı, Pazarcık Ovası, Aleviler için vazgeçilmezdir. Alevilerin bugün deyişlerini nefeslerini okuduğu Hüseyin Sadık Dede, Mustafa Maniş Dede, Çuro Dede, Mamki Şekir, Mamo Temiz, İwke Çur, Mehmet Mustafa gibi dağın filozofları buradan çıkmıştır. Sesleri, eserleri tüm Alevilerin kulaklarındadır