Mevlana'nın hayatının; babası, ailesi, muhatap olduğu dönemin alimleri ve devlet adamları ile birlikte ele alınması, sadece modern tarih yazımına has bir anlayış değildir.Mevlana'nın oğullarından Sultan Veled'in (ö.1302), yazdığı eserlerle onun hayatına yakından tanıklık ettiği bilinmektedir. Bunu Ahmed Eflaki'nin Feridun Sipehsalar'ın eserleri takip etmiştir. Mevlana hakkındaki en eski kaynaklardan oğlu Sultan Veled'in (ö. 1312) İbtidaname'si ve Feridun Sipehsalar'ın (ö. 1312[?]) Risale'si de büyük sufınin hayatını benzer bir anlayışla ele almıştır. Bu iki eserin ardından kaleme alınan Menakıbü'I-Arifın ise Mevlana ve çevresindekiler hakkında yazılmış en kapsamlı eserlerden biri olmuştur. Yine, Ulu Arif Çelebi'nin yönlendirmesiyle Ahmed Eflaki'nin (ö.1360), XIV. yüzyılda kaleme aldığı bu eser, Türk edebiyatında türünün en meşhur örneklerinden biri kabul edilmektedir. Abdülvehhab Hemedani'nin Menakıbü'I-Arifın'den hareketle yazdığı Farsça Sevakıb-ı Menakıb-ı Evliyaullah adlı eser, bu geleneğin devamı niteliğindedir. Derviş Mahmud Dede tarafından Türkçeye Tercüme-i Sevakıb adıyla çevrilen eser ise sadece içeriğiyle değil, yapısı itibariyle de yaslandığı geleneği devam ettirir nitelikte dir. Dokuz fasıldan oluşan eserde her bölüm, Mevlevilik tarikatının bir büyüğüne ayrılmıştır. Birinci bölümde Mevlana'nın babası Bahaeddin Veled'in hayatı, kerametleri ve düşünceleri, ikinci bölümde Mevlana'nın eğitimiyle meşgul olan Seyyid Burhaneddin Muhakkık-ı Tirmizi, üçüncü ve en hacimli bölümde Mevlana'nın hayatı, kerametleri ve dönemin büyükleri ile kurduğu ilişkiler, dördüncü bölümde Şems-i Tebrizi, beşinci bölümde Şeyh Selahaddin-i Zerkub, altıncı bölümde Hüsameddin Çelebi, yedinci bölümde Mevlana'nınoğlu Sultan Veled,sekizinci bölümde Mevla na'nın torunu Ulu Arif Çelebi, dokuzuncu ve son bölümde ise Emir Abid Çelebi ve Mevlana'nın soyunun hangi koldan devam ettiği hakkında bilgiler verilmiştir.