Yakın zamana kadar var olan anlatılarda kadınlar, şiddetin faili olmaktan ziyade kurbanı olarak görülmüş ve terörizme karışan kadınlar "tamamen erkek alanına giren kişiler" olarak tasvir edilmiştir. Bu noktada, kadın teröristlere dair inançlar, uygun kadın davranışını neyin oluşturduğuna dair yerleşik kalıplarla şekillenmiştir. Oysa gerçek bizlere terörizmin yalnızca erkeğin alanı olmadığını, kadınların da pek çok kez rasyonel tercihlerle terör eylemlerinin bir parçası olduğunu göstermiştir. Burada gerçek ile anlatılar arasındaki farklılığın kaynağı ise egemen kamusal söylemlerde terörizme dahil olan öznelerin, toplumsal cinsiyet olgusuna özgü özellikler sergileyecek şekilde yapılandırılmasıyla yakından ilgilidir.