"Yürüyorlardı, durmadan yürüyorlardı. Tozlu bir yola benzeyen bir patikadan, üzerlerinde uzunbeyaz giysilerini rüzgarda dalgalandırarak, yürürken sandaletlerinin toprağa sürtünmesinden ortayaçıkan toz bulutunun içinde, durmadan yürüyorlardı. Yirmi beş belki de otuz kişi kadardılar. En önde,uzun saçlı, uzun sakallı, elinde, kendi boyundan uzun bir sopa taşıyan adamın dudaklarındandurmadan mırıl mırıl bir dua dökülüyordu sanki büyük ayinin ritüellerinden birini yerine getirir gibi.
Huşu içinde yürüyorlardı. Acelesiz, sakin, arkalarında ne kovalayan, önlerinde ne bekleyenleri yokmuşgibi, rahat ama kararlı adımlarla, sabah tanyerleri ağarmak üzereyken, kerpiç evlerden yapılmış küçükbir köyün meydanında toplanan kalabalık, en yaşlı kişinin de gruba katılmasıyla ve o kişininönderliğinde köyü çıkmışlar, güneşin doğduğu yere doğru ağır adımlarla ilerliyorlardı. Uçsuz bucaksızbir bozkırın ortasında, düz bir alanda, arkalarına bakmadan yürüyorlardı