"Ticaret savaşı" kavramı 2016'daki ABD başkanlık seçimi kampanyasında Donald Trump'ın seçim vaatleriyle gündeme gelmiştir. 2017'de, Trump'ın ABD başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte ticaret savaşı kaygıları artmıştır. ABD-Çin ticaret savaşı Trump'ın başkan seçilmesinden yaklaşık bir yıl sonra başlamıştır. 2018-2020 döneminde yoğun bir şekilde dünya ekonomisinin gündeminde olan ABD-Çin ticaret savaşı, geçici ateşkes niteliği taşıyan Faz 1 Anlaşması'nın yürürlüğe girmesi ve Covid-19 pandemisi ile gündemde alt sıralara düşmüştür. 2021'de ABD başkanlığına Trump'ın yerine Joe Biden gelmiştir. Biden'ın başkanlığı ile ticaret savaşının şiddetinin azalması beklenirken çok fazla değişiklik olmadığı gibi 2022'nin ilk aylarında ABD, Çin'in Faz 1 Anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde eskiye dönüleceği işaretini vermiştir.
Ticaret savaşları korumacı politikaların hâkim olduğu ve ülkelerin dış ticareti kendi lehlerine çevirmek için her türlü tedbiri aldığı merkantilist dönemde ortaya çıkmıştır. Ticaret savaşları merkantilist dönemden sonra da önemini kaybetmemiş, klasik iktisadın hâkim olduğu dönemde dahi ülkeler arasında ticaret savaşları meydana gelmiştir. Merkantilist dönemden bu yana ticaret savaşları ulusal ekonomilerle birlikte uluslararası ekonomi, politika, diplomasi, askerî vb. ilişkileri ile uluslararası düzen gibi pek çok alanı etkilemiş ve etkilemeye de devam etmektedir.
Dünya ekonomisi ve uluslararası düzen açısından ticaret savaşları özellikle de büyük ülkeler (devletler) arasındaki ticaret savaşları önemlidir. Ülkeleri ekonomik anlamda yoğun bir çatışma ortamına iten sebepler nelerdir? Elbette ekonomik ve ticari sebeplerdir. Fakat, bu sebepler tek başına büyük devletler arasındaki ticaret savaşlarını açıklamada yetersizdir. Büyük devletler arasındaki ticaret savaşı esasında hegemonya mücadelesinin bir parçasıdır. Uluslararası düzende baskın olan ülke (hegemonik güç), mevcut uluslararası sistemin kurallarına göre hareket ederek yukarı çıkan ve kendisine meydan okuyan veya ileride meydan okuma potansiyeli olan ülkeye karşı başta ekonomik olmak üzere yasal, diplomatik, askerî vb. tedbirler almaktadır. Uluslararası düzende baskın ülke ile ona rakip ülke arasındaki ticaret savaşı, hegemonik güce sahip devletin kendi hegemonyasını sürdürebilmek adına aldığı tedbirlerin ekonomik boyutunu yansıtmaktadır.
Modern yaklaşımlarda ülkelerin ticaret savaşlarında aldıkları tedbirler oyun teorisiyle yorumlanmıştır. Nash dengesinde ülke herhangi bir konuda kararalırken, karşı tarafın nasıl hareket edeceğini bilmesi önemlidir. Mahkumlarİkileminde olduğu gibi iki taraf iş birliğine gitmezse ticaretten en fazla fayda yerine iki tarafında kaybetmeyeceği fakat maksimum fayda yerine en iyi ikinci seçenek ön plana çıkmaktadır. Geçmiş ticaret savaşlarına bakıldığında ticaret savaşlarının askerî çatışmalara döndüğü de görülmektedir. Bu nedenle ticaret savaşında askerî güçte önemlidir. Ticaret savaşında, rakip (meydan okuyan) ülkenin gücü sınırlıysa, lider ülke ticaret savaşını kazanarak hegemonyasını sürdürebilir.
Günümüzde, dünyada hâkimiyet kurmak için askerî güç belirleyici bir kriter olsa da tek başına yeterli değildir. Askerî gücün yanı sıra ulusal irade, diplomatik beceri, ekonomik verimlilik, küresel pazardan alınan pay, teknolojik yenilik, doğal kaynaklardan elde edilen gelir ve nüfus gibi kriterler de küresel gücün belirleyicileri arasındadır. Bu güç unsurları açısından bakıldığında, baskın ülke ile rekabet eden ülke arasında ekonomik olarak ciddi bir fark yoksa ve meydan okuyan (rakip) ülke askerî açıdan yetersiz ve zayıfsa, lider ülkenin ticaret savaşını (geniş anlamda hegemonya mücadelesini) kazanması kuvvetle muhtemeldir.
Hegemonya mücadelesinde lider ülke hegemonik gücünü kaybetmemek adına meydan okuyan ülkeye karşı her türlü tedbiri alabildiği görülmektedir. Meydan okuyan ülke ekonomik olarak kazanabileceği bir savaşı askerî açıdan yetersiz olduğu için kaybedebilir. Dolayısıyla hegemonik güce sahip bir ülke ile ticaret savaşına girildiğinde askerî açıdan da güçlü olmak gerekir. Ticaret savaşı sadece ekonomik olarak ele alınsa da kendi içinde farklı boyutları vardır. Çünkü ticaret savaşları ekonominin pek çok alanında yürütüldüğünden kazanmak için her açıdan güçlü olmak gerekir. Ticaret savaşı kısa zamanda çözülecek bir sorun değildir. Zaman içinde ticaret savaşının boyutu ve şiddetinde dalgalanmalar olabilir. Bu süreçte kazanmak için sadece güçlü olmak yeterli değildir, hedefi doğru belirleyip ona göre hareket eden ülke kazanacaktır.
Bu çalışmada ticaret nedenleri, ulusal ve uluslararası ekonomiye etkileri ele alınmıştır. Ticaret savaşlarına yönelik teorik çalışmalar, ticaret savaşları ile stratejik ticaret politikası ve hegemonya arasındaki geçmişteki ticaret savaşları örnekleriyle açıklanmaya çalışılmıştır. ABD-Japonya ve ABD-Çin ticaret savaşları nedenleri ve sonuçları ile incelenmiştir. Özellikle halen devam eden ticaret savaşında Çin'in durumu SWOT analizi ile ele alınarak bu ülkenin izlediği strateji analiz edilmiş, izleyebileceği stratejiler üzerinde durulmuştur. AB-Çin ticaret savaşının geleceği üzerinde fikir yürütülmüş ve önerilerde bulunulmuştur.
Ticaret savaşları ile stratejik ticaret politikası ve hegemonya ilişkisi üzerine yoğunlaşan bu çalışmada ayrıntılı bilgi verilmeye çalışılsa da konunun pek çok boyutu olduğundan her konuya değinilmemiştir. Çalışmanın ham halinden baskı aşamasına kadar pek çok defa düzeltme yapılmış olmasına rağmen hata ve eksiklikler tarafıma aittir. Bu noktada, değerli görüş ve önerileriniz daha iyi çalışmalara ulaşmak için faydalı olacaktır.
Doç. Dr. Nazım ÇATALBAŞ
Kasım 2022