Dedem yüksek bir tepede
Nehri izliyordu.
Yanına yaklaştım, nehrin nereye gittiğini sordum.
Yüzüme bakmadan, 'Tanrıya giden sonsuz yoldur.' dedi.
Ardında da Tindanın destanını anlattı.
Babası bu bölgenin en zalim kralı.
İki kardeştirler. Kralın çocuğu olmuyor.
Kardeşinin ise yedi tane çocuğu oluyor.
Kral bunu büyük sorun yapıyor, kardeşini sürgün ediyor.
Yaşlı bu adam bu sorunu biliyor. Kendisine bir elma veriyor.
'Bunu ye, yarısını da eşine ver çocuğun olur.' Diyor.
Kral da yaşlı adamın dediğini yapıyor. Ardında dünyalar güzeli, Tinda doğuyor, o bölgenin en
güzel kızı oluyor.
Babası gibi ava meraklı olan Tinda, kaval sesini duyuyor, o sese gidiyor, Sipanla karşılaşıyor.
Uzun bir süre onu dinliyor, daha sonra kendisine aşık oluyor. Amcasının oğlu olduğunu hiçbir
zaman öğrenemeyecek.
Dillere destan aşkları bölgede yayılıyor. Yaşlı adam bu tehlikenin farkına varınca yola çıkıyor. Ne yazık ki gecikiyor.
Kral bunu duyunca, Tindayla buluştuğu ağaca Sipanı asıyor. Tindayı da zindana atıyor.
Yaşlı adam Tindayı kurtarıyor ama Sipanı kurtaramıyor. Tindanın destanı böyle başlıyor.