Kırım Bahçesaraylı koşum ve eyer takımları ustası saraç Ali oğlu İdris Efendi'nin İstanbul'a göç edişinin hemen ertesi senesinde doğan oğlu Aziz, otuz sekiz yıl sonra bu dünyadan göçtüğünde ardında dolu dolu bir hayat hikâyesi bıraktı. On beş yaşında öğrenci olarak adım attığı Osmanlı Devleti'nin gözbebeği Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanede mezuniyetinden sadece birkaç ay sonra iç hastalıkları dersinin yardımcı hocalığına atandı. Daha sonra Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ile Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiyede hocalığa devam ederek patoloji, fizik, kimya dersleri verdi. Daha öğrenciyken tıp dilinin Türkçeleşmesi için arkadaşlarıyla omuz verdiği çalışmalara bir taraftan tıp çevirileri ve telifleriyle devam etti bir taraftan da Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniyeyi kuranlar arasında yer aldı. Dernek yönetimindeki arkadaşlarıyla birlikte hazırladıkları tıp sözlüğüyle yüzlerce tıp kelimesinin Türkçede hayat kazanmasına katkıda bulundu. Dönemine dek yazılmış en kapsamlı kimya kitabı Kimya-yı Tıbbî ile hastalıklara ilişkin ayrıntılı bilgi verdiği İlm-i Emraz-ı Umumiye'yi kaleme aldı. İki kitabı da yıllarca ders kitabı hizmeti görerek yüzlerce hekimin yetişmesinde sadaka-i cariyesi oldu. Bu biyografi çalışması, sayılanların yanı sıra Mecrûhîn ve Marzâ-yı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyetinin kurucu ekibinde yer alarak ve "hilal" sembolünü önererek Kızılay'ın kurucu babaları arasında muhkem bir yer edinen