Bir gün dersin ortasında ders anlatmayı bırakarak herkese şöyle bir soru sormuştu. "İçinde bulunduğunuz şu anda ne düşünüyorsunuz?" Herkes bir şeyler söylemişti. Ama hiçbirinden mutluluğu ifade eden tek bir söz çıkmamıştı. Çoğunun ortak bir derdi;
'Öğrencilik mesleğinden nefret etmek.'
Hemen hepsi de on sekiz yaşın üstündeydiler ve hepsi de altı yedi yaşından bu yana öğrencilik mesleğinin içindeydiler. Ama bu meslek öyle bir meslekti ki üniversite kazanamadığınızda elinizde hiçbir şeyin kalmayacağı bir sonla buluşturuyordu sizi;
'Değersiz bir liseli!'
Uzun uzun dinlemişti hemen herkesi. Hiç kimse kendini rahat hissetmiyordu. Öğrencilerin tamamı konuşmalarını bitirdikten sonra; "Ben" diye başladı söze İbrahim hoca ve devam etmişti:
"İlkokulu köyde okudum…"
Maddi olarak hacimsiz ama içi dolu dolu olan romanda yazar, roman kahramanı Mustafa ve arkadaşlarının şahsında eğitim sistemimizi sorgulamakta ve çocuklarının sadece üniversiteyi kazanması ve popüler bir meslek sahibi olması için şartlanan ve çocuklarını da bu yönde yetiştirmeye (!) kilitlenmiş aile büyüklerini ve toplum değerlerini sorgulamakta.
Bebek Hz. İsmail'in, topuklarını vura vura çıkardığı Zemzem'den mülhem bu roman, büyüklerin ve sistemin tüm olumsuzluklarına rağmen her yönden sıkıştırılmış gençlerin hayata tutunma ve başarma çabası duygu yüklü satırlarda kendini gösteriyor.