"...Davut sustu. Hırsını içine hapsedercesine derin bir nefes çekti. Khalil'in söylediklerini gayet iyi anlıyordu aslında, Ama yine de bu gidişata sessiz kalabilmeyi yediremiyordu kendisine. Bütün dinlere, inançlara saygılıydı o. Sahiden de kim, neye inanıyorsa inansın doğru dürüst inanan kimselerin ibadetlerine son derece saygılı olduğunu her fırsatta söylüyordu. Ancak, piyasadaki din öğretisine ve kutsal kitapların yanlış tercümesine ve hatta yanlış icrasına tahammül edemiyordu. Fakat anlatamıyordu kimselere bunu, o başka. Onca genç kadının, kızın günahından sonra cennete yolculuk etmek ha!
...Parmaklarının ucuyla, bir çocuğun yanağını okşarcasına dokundu kitapların kapaklarına. Onlardan gizil bir sıcaklık alırcasına içinin ısındığını sezinledi. Masanın üzerine yayılmış olan haritaya göz gezdirdi aceleyle. Uçları kıvrılmasın diye köşelerine konulmuş olan birer pirinç ağırlıkla sere serpe duran haritaya eğildiğinde, büroya hafif bir esinti sızdı sanki. Arkasındaki kapının yavaşça aralandığını fark etti. Geriye dönüp doğruldu. Tanrı'm, bu olamazdı! Şaşkın bakışlarıyla kendisini göz hapsine alan Zöhre'yi görünce küçük dilini yutmuş kadar ürktü. Korkusu utanandaydı Davut'un. Hırsızlık yaparken yakalanmıştı âdeta, Ne diyeceğini bilemez bir hâldeydi. İlk tepkinin karşı taraftan gelmesini bekleyen bir atmosferde savunmaya hazırlandı."