Arendt, başyapıtı sayılan Totalitarizmin Kaynakları'nın ikinci cildini emperyalizme ayırmış. Arendt'in emperyalizme bakışı, laf olsun diye değil, gerçekten "özgün" ve farklı. Özellikle de klasik Marksist yaklaşımların bakışından farklı, fakat bütünüyle de kopuk değil.
Emperyalizm, kapitalist ekonominin güç bağlamında yayılmacı, kaynaklar bağlamında toparlayıcı daha doğrusu "toplamacı" doğasının bir sonucu mu? Arendt'in bu soruya cevabı tamamen yadsıyıcı bir "Hayır!" değil ama ağırlığı başka noktalara dağıtan bir yaklaşımın ürünü: Emperyalizm, modern çağın, özellikle de ulus-devletin yozlaşmasının bir sonucu, üstelik, etken'i hızla hacimlendiren, yani kendisini yaratan yozlaşmayı hızlandıran bir sonuç.
Totalitarizmin Kaynakları'nın ikinci cildi, emperyalizm bağlamında yalnızca kuramsal düzlemi harmanlamıyor, ülke-bölge örneklerine, hatta pek hayırla yâdedilmeyecek insan portrelerine de uzanıyor. Ve Arendt'in bilinen (ya da bilindiğini umduğumuz) analitik bakışı, sabit bakışlara cevvaliyet kazandırabilecek