"Bir yanlış görmediği, samimiyetle arkasında duracağı, ama devletin, toplumun, kültürün… mikro düzey dahil, aslında en çok da onun, boy boy iktidarın başına vura vura yasak dediği, kötü dediği, tukakaladığı halleri kişinin… Hepsinin arkasında duruyor, hepsini öyle 'mücrim gibi titreyerek,' korkarak değil, coşkunca, taşkınca, neşeyle, yürür gibi, koşar gibi, uçarcasına yaşamak istiyorum," diyorum sanki değil, düpedüz yaşarcasına. "Böyle var olmak istiyorum. Bir kez olsun soyunamadığım hallerde bile ve, heves kendini açığa çıkarmaya yer arıyor daima. Şu anda olduğu gibi aslında tam da; en ufak fırsatı bile asla kaçırmıyor."
Aynı anda uzanıyoruz kadehlere. Gülümsüyoruz, tutuşuyor ellerimiz. O camın ardındaki karanlığı, ben onu izliyorum sonra bir süre.
Hayata Direniş dörtlemesinin ilk kitabı olan Toy Taylar, kendini mutlak aşırılıkla pekiştirip tahkim eden otorite altında, aynı mutlaklıkta bir karşı tavır ve söylemle yaşama uğraşının hikâyesi.
Bir yandan bugünü ve yaşanmakta olanı tartışmaya çağıran bir kişisel ve toplumsal geçmişkazısı yaparken, bir yandan da kentli, eğitimli genç kuşaktan kanlı canlı karşımızda bitebilecek kadar sahici portrelerle, kişinin kendini ve hayatı her koşulda doludizgin, neşeyle yaşama arzusu ve inadının izini süren Umay Öze'den sıradışı bir ilk roman.
Toy Taylar, edebiyat ve felsefe kadar aşk ve cinsellik başta olmak üzere, insan ilişkileri, keyif vericiler, algı bozucular ve tüm bunların hayati ve düşünsel sonuçlarıyla kışkırttığı yaşama ve düşünme biçimleriyle de örülü bir yakın dönem anlatısı.