Ortaçağ Avrupa, Bizans ve İslâm dünyasını uzun yıllar meşgul eden ve dünya tarihinin en önemli olaylarından biri olarak kabul edilen Haçlı seferleri, 1096 yılında başlamış ve yaklaşık 200 yıllık bir döneme damgasını vurmuştur. Dokuz büyük seferin gerçekleştirildiği bu süreçte Haçlılar tarafından birinci sefer sırasında Urfa, Antakya ve Kudüs'te, ardından Trablus'ta, üçüncü sefer sırasında Kıbrıs'ta, dördüncü sefer sonunda da İstanbul'da Lâtin devletleri kurulmuştur.
Trablus Haçlı Kontluğu, Birinci Haçlı Seferi'nden sonra Lübnan'ın başlıca şehirlerinden Trablusşam'da 1109 yılında kurulmuş ve 1187'de Antakya Prinkepsliği'ne bağlanıncaya kadar yaklaşık seksen yıl bir devlet olarak varlığını sürdürmüştür. Ortadoğu'nun siyasî açıdan oldukça hareketli bir döneminde ortaya çıkan kontluk, bir taraftan kuzey ve güneydeki diğer Haçlı devletleri ve Bizans İmparatorluğu, diğer taraftan da bölgedeki Müslüman Türk ve Arap devletleri arasında kurduğu ilişkiler ve mücadele ile dikkatleri üzerine çekmiştir.
Yazar, Trablus Haçlı Kontluğu çerçevesinde, Haçlıların, o günün şartlarında binlerce kilometre yol kat ederek gerçekleştirdikleri seferler ve kurdukları devletlerle Doğu dünyasını tanımak, ona sahip olmak ve elinde tutmak için uğraş vermelerini, kendilerine ait olmayan toprakları, kendilerini hiç tanımayan masum insanlardan koparmak amacıyla zulüm, işkence ve tahribatla güç kullanmak suretiyle nasıl almaya çalıştıklarını, hedeflerine ulaşmak için gerektiğinde birbirlerine nasıl kenetlendiklerini ve onların bu meydan okumaları karşısında İslâm dünyasının gösterdiği tepkiyi ortaya koymaya çalışmaktadır. Haçlılar'a karşı en büyük tepkinin Türklerden geldiğini belirten yazar, böylece Türklerin, Haçlılarla mücadeledeki önemini bir kez daha vurgulamış olmaktadır.
Kitap bu haliyle Doğu-Batı çekişmesinin bir uzantısı olup Batı tarafından başlatılan Haçlı Seferleri sürecinin önemli bir kesitini ele almakta, Batı'yı Haçlı ruhu etrafında birleştiren bu mücadelenin günümüze kadar uzanan yansımalarına ışık tutmaktadır.