Şener Özmen'in kitabı bize genç nesilden bir sanatçının Türkiye sanat ortamı içindeki çalışmalarını anlatıyor, kendi deyimiyle yorumluyor ve aşırı yorumluyor. Bu tam da gençlerin içinde oluştuğu bir ortamın hikâyesini anlatıyor. Bu 1990'llyılların ilk yarısında başlayan bir sanat hareketinin parçası ve devamı olarak gözüküyor; bu tam da sanatın ve sosyoloji ve felsefenin sanat ortamına taşındığı ve de güncel felsefi ve siyasi yaklaşımların yeniden tartışıldığı bir dönemde filiz vermeye başlayan bir sanat hareketi gibi durmakta. 19901'li yıllarla başlayan bu yeni okumalar ve yeni eleştiri anlayışı, plastik sanatlar alanında 'Yapısalcılık Sonrası' diye adlandırılan felsefi bakışla başlayan bir düşünce hareketinin de ürünü olarak duruyor. Foucault ve Deleuze Guattari çevirileri, Baudrillard ve lyotard'ın "postmodern" döneme bakışları siyasi olarak da sivil toplumcu olarak başlayan ve daha sonra ulusalcılar tarafından "İkinci Cumhuriyetçiler olarak adlandırılan bir dönemde ortaya çıkan bir sanatsal hareket; çünkü azınlık hakları, sivilleşme, liberal kuramsal siyaset, küreselleşmeyle birlikte uluslar-aşırılaşan bir sanatsal ve ekonomik ortam, özel televizyonların ve radyoların getirdiği yeni özgürlük ortamı ve de bu anlamda alçak ve yüksek sanatların arasındaki hiyerarşinin zayıflayıp gitgide kopmaya başlaması -ki bu sonuç olarak popüler kültürün egemenliği altına giren bir yüksek sanatı da beraberinde getirdi- bütün bunlar İstanbul dinamiğinin içinde başlayıp sonradan daha bölgesel adlarla anılmaya başlayan bir güncel sanat hareketinin içinde gelişen olaylar.
Ali Akay