''Şimdiye kadar Hıristiyanlık ve İncil üzerinde durdum. İslâmiyet ile Hıristiyanlık (ve Musevilik) arasında teolojik anlamda ve dinî pratikler açısından tabii ki önemli farklılıklar vardır. Ancak, her birinin dünya görüşü ve sosyal içeriği, yani toplumsal anlamda insanların ne olduğu ve nasıl olması gerektiğine ilişkin söyledikleri, yalnızca birçok açıdan benzerlikler taşımakla kalmamakta, esas olarak aynı türden sömürü ve esaret sistemlerine de hizmet etmektedir.
Köktendinciliğin şu veya bu türü de dahil, insanların dine derinden bağlı olduğunu ciddiye almamak onları hor görmek demektir; bu tür inançların peşine takılmış insanlarla birlikte, onları bundan vazgeçirmek için mücadele etmeyi reddetmek aslında yığınları hor görmenin dışa vurumudur. Dinin en çok ezilenler de dahil olmak üzere halk yığınları üzerindeki etkisi onların özgürlükleri için savaşmalarını ve bütün insanlığın kurtarıcısı olmalarını engelleyen büyük pranga, büyük bir maniadır. Buna böyle yaklaşılmalı ve karşısında mücadele edilmelidir. Verili herhangi bir zamanda haksızlığa ve baskıya karşı mücadelede dini inançlarına bağlı olan insanlarla birlikte olmak mümkün ve önemlidir.
Gerçeği, insan toplumu ve doğayla ilgili gerçeği bilinçli ve tutarlı bir bilimsel bakış açısı ve yöntemle ele almalı ve dönüştürmeliyiz. Önemli olan şudur: İnsanlık tarihinde ilk kez bunu yapma imkânı vardır. Bununla karşılaştırıldığında dinî öğreti ve gelenekle gerçeğin dinsel yoldan algılanışı çok gerilerde kalır -ve aslında insanlık için ilk kez mümkün olan şeyden uzaklaştırır.''