Turizmi yalnızca tek boyutlu bir keyif ve boş zaman geçirme faaliyeti olarak haberleştirmek, turizm haberciliği sayılabilir mi? Turizmi haberleştirirken, yalnızca güneşin, denizin, kumun, kışın/karın ve dağların güzelliğini; yiyecek ve içeceklerin en lezzetlilerinin sunulduğu mekânları, sektörden kazanılan parayı mı anlatacak, yoksa sektörün doğaya, yerel kültür ve hayata etkisine de dikkat çekecek miyiz? Verilen hizmetin kalitesini, hizmet alanların memnuniyetini önemseyecek fakat o hizmeti veren kimi göçmen ve güvencesiz işçileri ilgi alanımızın dışında mı tutacağız?Turizm haberciliğini "doğruyu söylemek"ten farklı değerlendirip, bir destinasyonun "tanıtımı" adına, gerçek durumdan farklı bir tablo çizmeyi olağan mı sayacağız? Yoksa, "turizm haberciliği"nin kentleri, kültürleri, ülkeleri, insanları birbirine tanıtmak ve aralarında köprüler kurmak olduğu bilinciyle mi gazetecilik yapacağız? Bu kitapta; dünyanın farklı ülkelerinden gazeteciler, akademisyenler ve kaşifler turizm haberciliği konusundaki deneyimlerini aktarmaya ve yukarıdaki sorulara yanıt aramaya çalıştılar. Turizm haberciliğinin bir ayağında hikâyelerin yaratılması, diğer ayağında da o hikâyelerin anlatılması olduğunun, gazetecilerin de iyi bir hikâye anlatıcısı olmaları gerektiğinin altını çizdiler.