Türkiye'nin 1940'lardaki Yahudi mülteci krizine bakışı, dönemin Başbakanı Refik Saydam'ın mecliste sarf ettiği "Türkiye başkaları tarafından arzu edilmiyen insanlar için vatan hizmeti göremez. Bizim tuttuğumuz yol budur" cümlesinde somutlaşır.
Yahudi mülteci gemileri dendiğinde ilk akla gelen, 24 Şubat 1942'de, 769 yolcusuyla Karadeniz'de batırılan Struma olsa da, öncesinde ve sonrasında da irili ufaklı onlarca gemi, soykırımdan kaçan Avrupalı Yahudileri Karadeniz üzerinden, "yasadışı mülteci" olarak Filistin'e götürmek için çıktıkları seferlerde Türkiye karasularında yol alır ve bazen de Türk limanlarına sığınmak zorunda kalır.
Limanlarda beliren her bir gemi, Türk basınında 30'lu yıllardan itibaren yükselişe geçmiş Yahudi-karşıtlığının kendine ifade alanı bulması için bir vesile olur. Türk limanlarını bir an önce terk etmeye zorlanan ya da Karadeniz'e geri itilen bu gemilerden Salvador ve Mefkûre de, tıpkı Struma gibi yüzlerce Yahudiye mezar olacaktır.
Gazeteci ve yazar Serdar Korucu, Yahudi mülteci gemileri üzerine dünya literatürünü ve Türkiye'de yayımlanan gazete ve dergileri tarayarak Türkçedeki en kapsamlı çalışmayı kaleme aldı.